
BULUTU ENKAZA GÖMDÜN DE GİTTİN
“Asıl marifet buluttaydı ama herkes yağmura şiir yazdı” diyor ya Cahit Zarifoğlu, işte öyle bir
durumdu bendeki de. Aslında biliyordum marifetin bulutta olduğunu. Ama ulaşamıyordum ki
buluta. Öyle ulaşılmaz, öyle erişilmez bir yerdeydi. Uzatsam elimi dokunacaktım oysaki. Ama
görünmez kelepçeler vardı sanki bileklerimde. Gönlümün avuçları açılmıştı duaya lakin
dillerim lâl olmuştu adeta. Konuşmadı dillerim, konuşamadı. Ama ellerim, kalemlerim yazdı.
Şiirlerle konuştum, mısralarla dertleştim. Seninle ilgisi olan her şeye ilgi duydum ve senin
sevebileceğin her türlü şeyi sevdim. Yağmurlara şiirler yazdım mesela, hece hece seslendim
hayatıma giren bu güzelliğe. Siyah beyaz dünyama kattığı bütün renkler, bütün güzellikler
için yağmur damlalarının hepsine teşekkür ettim.
Hâlbuki şairin de dediği gibi asıl marifet buluttaydı. Çünkü güzel bir evlat ancak güzel bir
annenin eseridir. Lakin bilmek yetmiyor bazen. İçinden milyonlarca teşekkür fışkırsa da,
sesini duyuramıyorsun hiç kimseye ve ulaştıramıyorsun hiçbir yere. Çığlık çığlık birikiyorsun
kendi içinde. Ve yağmuruna şiirler yazmaya devam ediyorsun asıl marifetin bulutta olduğunu
bile bile.
“Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim” diyor ya üstad. Tam on beş yıl yandı kalbim. On beş
yıl boyunca gönlümden katmer katmer şükranlar yükselse de arşı alaya, sesimi duyuramadım
gökyüzündeki buluta. Sustum. Sustukça kendi içimde büyüdüm. Ancak hayatıma bir rahmet
olarak yağan ‘sen yağmuru’nun sebebi olan o masmavi, o sonsuz gökyüzündeki buluta
duyuramadım sesimi. “Dünyaya getirdiğin böyle bir güzellik için teşekkür ederim”
diyemedim. Oysa hayalimdi gölgesinde serinlemek ve milyonlarca buseyle mutluluğumu dile
getirmek. Ve şimdi o bulut, bembeyaz örtüsüyle, bambaşka bir sonsuzluk mavisinin
derinliğinde…
Bundan böyle, sen bulutunu kaybettin, ben hayallerimi… Çünkü, “Sen bu yeryüzüne ne güzel
bir yağmur damlası ikram ettin” diyemedim. Diktiği filizler boy verirken yeryüzünde, yerler
yarıldı yerin en derin yerlerinde. Memleketimle birlikte yüreğimde de depremler oldu,
tufanlar koptu. Senin canının yarısı nasıl düştüyse toprağın en hazin köşesine, benim canım da
düştü seninkiyle birlikte aynı yere.
Şimdi lâl olmuş dillerimle değil, ‘sen yağmuru’nun gönlüme verdiği ilham ile anlatıyorum
melalimi…
Ey gökyüzünün sonsuzluğundan kopup, farklı bir sonsuzluğun sevdasına düşen bulut!
Biliyor musun?
Sevdayı yalnızlık yarına ittin*
Vuslata afet süsünü verdin
Beyazı karaya sen kurban ettin
Bulutu enkaza gömdün de gittin **
Mekânın cennet, makamın âli olsun…
Çünkü sen âli bir evlat yetiştirdin…
(*): “Yar” kelimesi uçurum anlamında kullanılmıştır.
(**): Narin Demirci
NOT: Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybeden herkese yüce Allah’tan rahmet,
kalanlarımıza baş sağlığı diliyorum.
Tüm Yorumlar